16 Temmuz 2017 Pazar

EN İYİ KİTAP SATIŞ SİTELERİ

Bu makale firmam için hazırladığım online kitap satış siteleri raporumun genişletilmiş halidir. Yazının ilk bölümü internetten kitap almak isteyenlerin, diğer bölümleri ise online kitap satış siteleri piyasasına gireceklerin ilgisini çekebilir.

Merhaba ben Serdar, Web-Grafik tasarımcısıyım ve bir süre yoğun olarak online kitap satış siteleri alanında çalıştım. Öğrendiklerimi de bu makalede özetlemeye çalıştım. Umarım faydası olur.
Fark ettiniz mi bilmiyorum ama en azından bana göre, her geçen gün internet üzerinden daha çok alışveriş yapıyoruz. Neden? Çünkü daha az yoruluyoruz, kargo kapımıza kadar getiriyor, zamandan kazanıyoruz, daha ekonomik oluyor, hangi mağazada indirim var, hangisinde kampanya var, anlık bildirimler (mailing) sayesinde hemen haberdar oluyoruz. Bu yazıyı bile internetten aldığım yazılımlar aracılığıyla ve internetten aldığım kitaplardan yararlanarak ve hatta internetten (yemeksepeti.com) sipariş ettiğim pideyi yiyerek yazıyorum. Ne o çok mu evde oturdum? Göbeğim mi çıktı? iPad’ime yüklediğim spor uygulamasıyla hangi kasımı ne kadar çalıştıracağımı bilerek uzman hocalar eşliğinde sporumu yapıyorum. Misal aşağıdaki video.

Biraz abartmış olabilirim ama geleceğin dünyası bu yönde ilerliyor. “Tüm bu kapitalist düzene karşıyım alternatif bir yaşam deneyimleyeceğim” dediğinizde ise hem para kazanamıyor hem de insanların ne konuştuğunu anlayamıyorsunuz. Mesela ana akım medyada yer almayan halk hareketleri oluyor; ama Twitter’ınız olmadığı için ruhunuz duymuyor; ancak pencerenizden içeri bir gaz bombası gelince fark ediyorsunuz. Maalesef herkesi haberdar edecek kadar gaz bombası yok, şimdilik…
Gelin, bu sefer internete entegre olmak isteyenlerin tarafını tutalım ve online kitap satışı siteleri ve internet mağazacılığı hakkında bilgilerimizi paylaşalım:

A. En Popüler Kitap Siteleri

Google’a “kitap” yazdığınızda karşınıza çıkan sonuçlar genelde belirleyici olur. Çünkü bu sıralama, yıllar yılı biriken idekslenme, pagerank ve alınan kaliteli linkler sonucu oluşur. Bu mantıkla Google’da “kitap” diye aratınca karşımıza kitap satış konusunda iki büyük site çıkıyor: İdefix ve Kitapyurdu. Şahsen ikisiyle de alışveriş yapıyorum. Kısaca özetlersek:

1. Kitapyurdu


Artıları: Türkiye’deki en geniş kitap yorum arşivine sahip. Hangi yayınevinin hangi çevirisi iyi, konusu akıcı mı, buradaki yorumlar çok yardımcı oluyor, yorumlara oy da veriliyor; çünkü yorum yaptıkça puan kazanıyorsunuz. Puanlar paraya, paralar kitaba, kitaplar bilgiye dönmeli yurdumda. Ayrıca ortaklık diye bir uygulamaları var sitenizden link verip kitap almalarını sağladığınızda Google Adwords uygulaması gibi para da kazanabiliyorsunuz. Bu da backlinkleri açıklıyor. Korsanlık yok, gizli link vermeler yok, her şey kitaba uygun.
Eksileri: Site tasarım berbat, sola yaslanmış ve reklam görselleriyle (bannerlarıyla) tam bir renk cümbüşü. Arama motoru idefix’e göre daha yakın öneride bulunuyor, yazar adını yazmaya başladığınızda yakın değerleri göstermeye başlıyor; ama Google’dan site dışında “kitap adı kutapyurdu” şeklinde arama yapsanız daha çok verim alıyorsunuz. Dediğim gibi satışları çok ve dolayısıyla hataları da çok oluyor. Kargonuzun olmayan bir kitap yüzünden gecikmesi, içinden eksik veya yanlış kitap çıkması, promosyonları veya irsaliyeyi kargoya koymayı unutmaları gibi aksaklıklara rastlama olasılığınız mütevazı bir online kitabevinden daha fazla. Koliyi mutlaka kargo görevlisinin yanında açın.
Fiyatlar: Genelde ucuz. Puanlar ve yanında verdiği hediyelerle dalgalı bir kur izliyor.

2. İdefix


Türkiye’de online kitap satış işini ilk olarak idefix göğüsledi. İnternet’te ilk olmak, önce indekslenmek ve üst sıralarda olmak avantaj. Fakat devamlılık da önemli. İdefix’i geçen sene, 11.5 milyon dolara Doğuş Grubuna ait en popüler üçüncü online kitap satış mağazası olan D&R satın aldı. Böylelikle üç büyükler oldu sana iki büyükler. Bu da İdefix’in, Doğan Kitap Yayınlarını daha ucuza satacağı ve piyasasını ikiye katlayacağını gösteriyor. Marka kalacak mı yoksa devam mı edecek bilmiyoruz, beklemedeyiz.
Artıları:  Tasarım, güzel, elegant, sade ve aydınlık bir site. Dolayısıyla sitede vakit geçirirken boğulmuyorsunuz. Kullanıcı dostu bir ara yüzü var. Buton genişlikleri ferah. Sanal kitap fuarından veya setlerden güzel kitaplar düşürebilirsiniz. Ayrıca kargonun içinden sabitfikir gibi kaliteli bir edebiyat dergisi ücretsiz çıkıyor. Bu çok ince bir davranış.
Eksileri: Arama motoru görsel açıdan hoş duruyor ama eser bulmada sıkıntılı. Google’dan idefix diye aratmanız sizi sonuca daha çabuk ulaştıracaktır. Kitap yorumları ise az.
Fiyatlar: Genelde pahalı; ama Sanal Kitap fuarları, setler ve ani indirimlerle bu açığı kapatıyor; bu yüzden de kampanyaları iyi kollamak gerekiyor. Kitapyurdu Bim ise İdefix Migros diyebiliriz.
Online kitap satış siteleri afişi
Sanatçı Lee Naidoo’nun yukarıdaki afişini alt başlığı “okuduklarınız sizi daha ilginç kılar” çok manidar, resme tıklayıp diğer çalışmalarında görebilirsiniz.

3. Öteki Online Kitap Satış Siteleri


İki büyükten bahsettim; ama bilinçli bir kitap okuyucusu diğer sitelerden de haberdardır. Üçüncü sıradaki D&R para gücüyle idefix’i satın alarak sektörün en büyüğü oldu zaten. Diğer sitelerin bu lokomotif sitelerle rekabet etmek için iki seçenekleri var ya daha ucuz olacaklar ya da ek hizmetler verecekler. Google’da sıralamada ilk ona girmeye başarmış, yani ilk sayfaya çıkmış siteler gerçekten büyük paralar kazanıyor. İkinci sayfadakiler ise kendilerini idame ettirecek kadar kazanıyor, diğerleri ise zararda diyebiliriz. Bu yüzden piyasadaki asıl vahşi rekabet ve en çok değişim olan bu bölgede gerçekleşiyor. Burada gözüme çarpan kitap sitelerine kısaca değinelim.
Artık her yayınevinin bir satış sitesi var. Her yayınevi doğal olarak kendi kitabına daha fazla indirim yapıyor. Bu işlem interneti bir online kitap satış sitesi çöplüğüne çevirse de ucuzcu kitapkurtları bunu dikkatte alacaktır. Zaten kitapkurdu dediğin aradığı kitabın yayınevini, indirim oranını ve  baskısının olup olmadığını bilir. Önce web fiyatına bakar, ardından ikinci elci nadirkitap.com’a bakar, yeni çıktıysa zaten internet sahaflarında yoktur, hesaplar, kargo ücretine göre siparişini verir. Hiç parası yoksa kütüphaneden alıp fotokopisini çektirir. Şimdi diğer kalbur üstü sitelere bakalım:

3.1 Okuoku.com:  Şablon olarak dünyanın en ünlü online satış sitesi amazon.com’un tasarımını kullanmışlar, güzel görünüyor. Hizmetleri için bir şey diyemeyeceğim hiç alışveriş yapmadım; ama kitap yazınca bir süre ilk sayfada görünmeyi başarabilmişlerdi.

3.2 Pandora.com: Son araştırmamda bir süreliğine ilk sayfada görünmeyi başarmış ender yayınevlerinden biri Pandora. Yemeksepeti.com sitesinde promosyona dahiller ama hiç denk gelmedi. İdefix ile kitapyurdu arasında dalgalanan bir fiyat grafiği var. (Edit Ocak 2014: Şu sıralar çevremde Pandora’nın ilgisinden ve kargo hizmetinden memnun olan insanlar var. Bu da onu iyi bir alternatif yapıyor.)

3.3 Kabalcı.com: Kabalcı başarılı kitaplar çıkaran bir yayınevi. Bu sitede özellikle kendi kitaplarında yüksek indirimler var. O büyük ciltli kitaplarından gözünüze kestirdikleriniz varsa bence doğrudan buradan alın. Setleri muhteşem.

3.4 Maxkitap.com: Piyasaya 2012’de ani bir giriş yaparak dikkatimi çekmişti. Tasarımı karanlık ve dar, fiyatlar biraz pahalı ama ek hizmetleri kampanyaları ve site navigasyonuyla diğerlerini geride bırakıyordu. Bu makalenin sonunda maxkitap kurucusuyla yaptığım ayrıntılı röportajı da ekledim. Site kurmak isteyenler için faydalı olabilir.

3.5 İlknokta.com: Basit bir site, kötü bir logo; ama İthaki ve Penguen gibi kaliteli yayınlarda büyük indirimler olabiliyor.

Anti-Kapitalist Kitap Satış Siteleri


3.6 Kitapodam.com: İşte bu siteyi yapan gençlerin gerçekten farklı bir fikri var. Elinizdeki eski kitapları bu sitedeki diğer kullanıcılar ile ücret ödemeden, site aracılığı ile anlaşıp takas edebiliyorsunuz. İlk üye olunduğunda 1 takas kredisi kazanıyorsunuz. Bu takas kredisi ile bir kullanıcıdan kitap talep edebilirsiniz. Bu listedeki en ilginç ve en hoşuma giden site olduğunu da belirmeliyim. (Denedin mi dersen henüz değil; ama deneyeceğim.) Facebook sayfaları da var, bu yaratıcı ve iyi niyete destek olmak gerek. (Siteleri https olmadığı için link veremedim ama siz browsera yazıp ulaşabilirsiniz, umarım en kısa zamanda çağa ayak uydurup ssl sertifikası alırlar.)

3.7 Mobidik.com: İnternet güzel şey, bir makale yazıyorsunuz ve artık yeni fikirleri olan insanlar sizi bulmaya başlıyor. Mobidik.com’da böyle bir site, yeni nesil site yapmak isteyenlere örnek gösterebileceğim harika bir fikri var. Sanal kitap işine girmişler ve aradan hantal yayınevlerini kaldırmışlar. Sitede sadece e-kitap var. Sanal kütüphane oluşturup okuyabiliyorsunuz, kendi e-kitabınızı yayınlayıp satabiliyorsunuz. Yazarlar genelde ücretsiz yayınlamaktan yana. Şimdilik… İleride ne olur bilinmez. Çünkü bu sektör belirsiz ama umutlu bir geleceğe sahip. İlginç kitaplar bulabilirsiniz. Ve çoğu eski siteye de örnek olabilir. Bir kitabı hem siteden okuyabilmek, hem pdf, hem mobi, hem de epub olarak indirebilmek gerçek bir yenilik. Okuyucu sana söylüyorum yayın dünyası sen anla. (Tek eksiği ISBN numarası almaması, fakat onun da çözümü var ISBN numarası almak için Kültür Bakanlığına bireysel başvuru yapabiliyorsunuz.)



4. Nadir Kitap, İnternet Sahafları ve Alternatif Kitap Siteleri…

O kadar kitap satış sitesinden bahsettikten sonra online sahaf sitesi NadirKitap.com‘dan bahsetmeden olmaz. Gerçek bir kitap kurduysanız, baskısı olmayan kitap problemiyle karşılaşmışsınızdır. Eskiden sahaflarda ikinci el ve ucuz kitap bulunurdu. Şimdi ise nadirkitap gibi neredeyse tüm sahafların entegre olduğu bu ortak pazar sitesinde, sahaflar ellerindeki hazinenin değerini anladı, baskısı tükenmiş ve çok aranan kitaplar bazen piyasa fiyatının da üzerinde satılmaya başladı. Tabi okuyucular olarak biz bu işten memnun değiliz ve hâlâ internetten bi haber amcaların dükkanlarında kitap arkeolojisine devam ediyoruz; fakat kazı alanlarımız gittikçe azaldı. Bu da aşırı siberleşmenin kötü yanlarından biri. İkinci el kitap için gittigidiyor.com ve hepsiburada.com sitelerinin kitap bölümleri de bakılmaya değer güvenilir alternatifler. Hakiki (old school) sahaflar da artık anılarımızda kalacağa benzer.

5. E-Kitap Sorunsalı

Elektronik kitap diyince “Orda dur!” derim. Bu tamamen bambaşka bir yazının konusu. E-kitap aynı mp3 gibi gelecekte piyasayı tamamen değiştirecek bir yenilik. Örneğin iPad sayesinde Türkçe’ye çevrilmeyen ingilizce çizgi romanları indirip interaktif sözlüğüm ile büyük bir keyifle okumaktayım. Buna yakında Türkçe kitaplar da eklendi mi ve elektronik ortamda dosyaları (pdf, cbr, cbz, epub, mobi…) ortalıkta dolanmaya başladı mı dengeler altüst olacak. Çünkü maliyeti daha ucuz, kağıt baskı kargo masrafı yok. Kötü yanı korsan paylaşıma çok daha müsait. Bu arada sanal kitaplar yurdumuzda hâlâ kağıt kitaptan daha pahalı inanılmaz bir saçmalık. aynı fiyat olması da saçmalık.
Gelecekte basımevlerinden bir çoğu kapanacak. Çünkü bir e-kitap okuyucu, binlerce kitabı hafızasında taşıyabiliyor. Hafızasında taşımaya da gerek yok; bulut bilişim teknolojisi sayesinde kitaplar bulutta yani sanal dünyada saklanıyor. Dolayısıyla cihazınızı taşımanıza gerek yok, yeter ki gittiğiniz yerde internete bağlanan bir cihaz daha olsun, şifrenizi girip kaldığınız yerden çalışmanıza devam edebilirsiniz. Bilimkurgu filmi gibi değil mi? Yakın gelecekte hepimiz alışmış olacağız. Aşağıdaki video e-kitap okuyucuları geldiği son noktayı anlatmakta. Üstelik ucuz. Dünyanın en büyük e-kitap satıcısı amazon daha Türkiye’ye satışa başlamadığı için haberiniz olmayabilir. Beklemedeyiz. Fakat gittigidiyor’dan Bir Kindle cihazı biraz pahalıya satın alıp çevrimdışı (offline) olarak kullanabilirsiniz. Dediğim gibi bu ayrı bir konu. Belki başka bir yazıda. İlginizi çektiyse aşağıdaki videoyu izleyin.

Kitaplar hakkında daha ayrıntılı bilgi için kitap bilgisi sayfasını tekrar öneriyorum özellikle Ders 8: E-Kitap nedir, nerede bulunur?, Ders 9: Kitaba nasıl ulaşılır? ve Ders 10: Kütüphane (Bilgi Tapınakları) Nedir? paylaşımlarındaki dipnotlar ilginizi çekebilir.
Şimdi gelelim site yapmak isteyenlerle ilgili olan bölüme.
Online Kitap Satış Siteleri Püf Noktaları

B. Başarılı Bir Kitap Sitesi için


Sabırlı ve sistemli çalışan ekipler her zaman başarılı olur. Aşağıdakiler benim kişisel önerilerimdir. Yapıp yapmamak sizin tercihinizdir.

1. İkra! (Okuyun!): Kitap satışı yapmak için bence ilk şart kitap okuyor olmanızdır. Çünkü okumadığınız, tüketmediğiniz, sevmediğiniz bir şeyi satmanız bana göre etik de değil. İnanın size ters gelen bir çok sitenin arkasında kitap sevmeyen yönetici, tasarımcı ve programcılar yatıyordur. Sevgi içten gelir ama sevemeseniz de en azından bu kadar yazılmış eserin hatırına saygı duyup okuyun. Sonra sitenize neden hiç organik aramalardan (reklamsız) ziyaretçi gelmiyor diye yakınmayın.

2. Güzel Domain: İçinde “kitap” “okumak” gibi anahtar sözcüklerin geçmesi kısa olması her zaman avantaj. Domain hakkında daha ayrıntılı bilgi için en uygun domaini nasıl seçeriz başlıklı yazım işinize yarayabilir. Domain seçimine okuoku.com ve kitapodam.com iyi birer örnek,  konuyla alakasız arkadaşlık veya inşaat siteleriyle karışmıyor, tr gibi bir fazlalık yok, ne olduğu adından çabucak anlaşılıyor.

3. Temiz Tasarım: Kitap satış siteleri tasarım sınırlarını zorlayan siteler olmamalı. Kullanıcıyla maceraya girişmemeli. Olması gereken yerde basit bir menü, dokuzu geçmeyen kategoriler ve alt kategoriler, güçlü bir arama motoru, ayrıntılı kitap künyesi ve okunaklı ürün detay sayfası, (tasarımcı bir arkadaşımdan sadeliğe iyi bir örnek: kitapbulal.com tek özel font “Century Gothic”, tek bir renk skalası “sarı” macera girişimi yok; ama kategorisi çok karışık.) Ayrıca bazı siteler nedense kitap ağırlığı, sayfa sayısı, kaçıncı basım olduğu, çevirmeni, çizeri, editörü gibi bilgileri veritabanlarında tutmuyor ve çok ayıp ediyorlar. Ayrıca günümüzde “responsive” tasarım da çok önemli. “Responsive” olunca bir site hem bilgisayar ekranında hem iPad ekranında hem de akıllı telefonlarda güzel ve okunaklı görünmesi demek. (Örneğin bu siteyi browser’dan daraltmayı deneyin ya da tablet veya mobil cihazdan erişin ve ne demek istediğimi anlayın.) Bizimkiler bu konuda daha uyanamadılar, siz uyanın!

4. Temiz Kodlama: HTML5 etiketlerini kullanan siteler geleceğin siteleri olacak. Ayrıca tek CSS dosyası, tek JavaScript dosyası kullanın ve bunları kendi server’ınızdan çekin. Siteniz hızlı çalışsın. Kapitalist Microsoft’un C# programlama dili yerine, WordPress’çi olduğum için PHP dilini öneriyorum. Tabi kaliteli yazılımcı için en iyi dil, alıştığı dildir ve o dilden iyi sonuç çıkartacaktır. Yazılımcının iyisi ise gittikten sonra anlaşılır. Eğer kurduğu sistem çökmüyor ve yerine gelen arkadaş öncekinin bıraktığı kodları anlayabiliyorsa “eski yazılımcımız iyiymiş” diyebilirsiniz. Çok para ister o yazılımcı ama hakkıdır verin. SEO’ya uygun programlama da çok önemli. Altın kural: sayfa adresleri, sayfa başlığı ve <title> anahtar sözcükleri (kitap adı, yazar adı, yayınevi) mutlaka barındırmalı. Ayırıcı olarak alt_çizgi yerine -tire kullanılmalı. Detaylı bilgi için Kuantum SEO adlı yazıya bakabilirsiniz.

5. Sosyal Medya: Facebook, Twitter gibi sosyal mecralarda sesinizi daha iyi duyurmak için serbest bir reklam ödeneğinizin olmasında fayda var. Acil durumlarda kolayca harcayabilmek için. Yönetimden para çıkartana kadar çok önemli bir reklam fırsatını kaçırabilirsiniz. Sosyal mecralarda belirli bir takipçi listesi oluşturduktan sonra düzenli aralıklarla kampanya yapmalı ve bunları iyi duyurmalısınız. Yılda bir sanal fuar, özel gün ve haftalarda kampanyalar, haftada bir mail duyurusu, günde bir de sosyal medya duyurusu ritmi sebatla takip edilirse faydasını göreceğinizi düşünüyorum.

6. Kampanyalar: Kitap setleri toplu satışta çok iyidir. Mesela hiç alacağım yokken haftalık duyuru maili sayesinde %50 indirimle İdefix’ten Tolkien Setini satın almıştım. Etkisi üzerimde kanıtlanmıştır.

7. Satın Alma Aşamaları: Burada tarz yapmak yerine anlaşılır yapmakta fayda var. Toplam fiyat ve indirim oranı hangi kitaptan kaç tane satıldığı detaylı bir onay sayfasında belli olsun. KDV ayrı hesaplanmasın, bunu bilgisayar satan siteler yapıyor ve son ekrana geldiğinde çok sinir bozucu oluyor.

8. Güçlü Veritabanı: Piyasaya sonradan girmiş ve elinizde bir database yok ise tek tek ürünlere stok açmak yerine hazır bir database almak daha akıllıca. Kibo.com.tr sadece bu yönde bir hizmet sunuyor. Başka bir alternatif varsa lütfen söyleyin ekleyelim. Veritabanınızın detaylı ve güncel olması ciddiyetinizin bir kanıtı olacaktır.

9. Acele Edin: E-kitaplar kapıya dayandı. Eski usul online kitap satış mağazaları küçülmeye hazırlıklı olsun. Piyasaya yeni girecekler de başka şeyler satabilecek bir alt yapı hazırlığına girişsin. Kağıt için çok ağaç kesildi. Zaten ağaç söküp yol dikmeye meyilli bir milletiz. Hassas bir konu ve tablet bilgisayarların devri başlıyor. E-kitap konusunda bir çıkış yakalanabilir. Tabii fiyatlarının makul seviyeye getirilmesi şartıyla. Yasal bir e-kitap kağıt e-kitaptan daha pahalı olması çok saçma bu saçmalığın içinden sıyrılacak yeni nesil e-kitapçıları bekliyoruz. Gelin artık!
İnternet’te dengeler bir anda altüst olabilir. Bunun için e-kitabın patlamasına gerek de yok. Google bir gün, Kitapyurdu’na kızıp sayfalarını listesinden çıkartırsa firma görünmez olur ve iflas eder. Dolayısıyla “kitap” ve ilgili arama sözcükleri yazıldığında ilk sayfada yani ilk 10 da bulunmak piyasaya tutunabilmek demek. Eğer özel bir ürün aramıyorsanız aramada ikinciyi sayfaya bakmanız düşük bir olasılık. Genel internet müşterisi için anahtar sözcük “ucuz”, “kampanya” gibi cazibeli kelimeler. Siteler arasında fiyatların bu kadar oynamasını sebebi hepsini kargo, depolama ve yayınevi anlaşmalarının farklı olması. Günümüzde artık her yayınevinin kendi kitap satış sitesi olduğunu düşünürsek bir kitabı almadan önce o kitabın yayınevi sitesine bakmak faydalı olacaktır.
Bunlar kişisel tavsiyelerimdi buna ek olarak bir de kitap satış sitesi yapan yetenekli bir yazılımcı açısından bakalım:
Online kitap satış siteleri roportajı

C. Bir Kitap Sitesi Yetkilisi ile Röportaj


2012’de Google’da bir süreliğine ikinci sıraya çıkıp dikkatimi çekmeyi başarmış online kitap satış sitesi maxkitap.com’la yaptığım röportajı da okuyunca sanırım ne demek istediğimi anlayacaksınız:
Merhabalar Serdar Bey, öncelikle göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederim. Sorularınızı tek tek cevaplayayım:
– Yapılanmanız hakkında daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz?
Maxkitap (Maksimum Bilişim Çözümleri) Türkiye’nin en büyük kitap kırtasiye ve oyuncak toptancısı olan Bilgi Dağıtım kitap kırtasiye ve büro malz. tic.ltd.şti.’nin bir yan kuruluşudur. 3 şubemiz var. Merkezimiz İstanbul / Yenibosna’da. Binamız 9.200 metrekare kapalı bir alan. Maksimum bilişim çözümleri de bu alan içerisinde faaliyet gösteriyor.
– Sitenizdeki canlı destek için kaç kişi istihdam ettiniz? Aynı anda kaç kişiye hizmet verebilirsiniz? Saygısızlık yapanlar gereksiz meşgul edenler oluyor mu? Bununla nasıl mücadele ediyorsunuz?
Canlı destek yazılımı maxdestek.com a ait. Maxdestek yazılımı tamamen bize ait olan bir canlı destek yazılımıdır. Maxkitap için şuan beta denemeleri yapıyoruz. Sadece mesai saatlerimizde canlı destekten yardımcı oluyoruz ama maxkitapta bu yazılımı ay sonuna kadar kaldıracağız. Nedeni ise dediğimiz gibi maxdestek in denemelerinin yapılması. Kitap sektörü gibi ziyaretçi sayısı çok yüksek olan sitelerde canlı desteği yürütmek çok zor olabiliyor. Bu aşamada maxkitap içerisindeki müşteri hizmetlerini kullanmayı tercih ediyoruz. Müşteri hizmetleri linkimizde canlı destek yazılımımız kadar hoş bir yazılıma sahip. Müşteriler kendi önlerinde kaç kişinin sıra beklediğini görebiliyor üstelik sordukları sorular cevaplandığında otomatik olarak cep telefonlarına sorularının cevaplandığına dair bir SMS atılıyor.
– Google da 2. sıraya nasıl çıktınız, sizi bu sayede buldum. Bunu her site yapamıyor. SEO çalışmanızda neye özen gösterdiniz?
SEO çalışmaları için bir şirketle çalışıyoruz ama kitap, kitap satış, online kitap satışı gibi zorlu kelimelerde yükselmek için yaptığımız çalışmaları kendi şirketimiz bünyesinde yapıyoruz. SEO şirketiyle yaptığımız çalışmalar sitenin genel Trustrank ini yükseltmek amacıyla yapılıyor. Bunun dışında sitemiz henüz çok yeni olduğunu ve 500 rakip arasından sitemizle alakalı günde 3.000 organik ziyaretçi çektiğimizi düşünürsek bu iyi bir başarı. Üstelik SEO da yaşlanmak önemli ama biz çok genciz henüz.
– Yazılım ekibiniz kaç kişiden oluşuyor. Tasarımlarınız pek parlak olmasa da yazılımlarınız çok kaliteli bunu bir Web Grafikçi olarak söyleyebilirim:)
Yazılım ekimiz 3 kişiden oluşuyor. Bu 3 kişi sadece php, javascript ve css kodluyor. Şirketimiz bünyesinde çalışan bir grafikerimiz yok maalesef. Ama yazılımımız hakkında biraz daha ayrıntıya girmek isterim. Maxkitap yazılımı 2 kişi tarafından tam gün çalışarak 4 ayda yazılmış bir yazılımdır. O günden beri de sürekli üzerinde çalışmalarımız devam etmektedir. Toplamda 90.000 satırı geçen kodlamamız var. Maxkitap’ta benzerlerinde olmayan birçok özellik mevcut. Bunlardan bazıları şu şekilde:
Kitabını satın aldığınız bir yazarın yeni kitabı çıktığında otomatik olarak sms ile bilgilendirilirsiniz. Paypal, sms ile ödeme gibi ekstra ödeme seçeneklerimiz mevcut.Kapıda ödemelerde de güvenlik için SMS onaylaması gerekmektedir. Tamamen cache sistemi ile çalışan arayüzümüz sayesinde alexa verilerine göre Türkiye’nin en hızlı kitap sitesiyiz. Her kitap için ayrı tedarik özelliği sayesinde müşteriler hangi kitaplarının hazır olduğunu hangilerinin beklediğini hangilerinin tedarik edilemediğini görebiliyor.Ayrıca tedarik edilemeyen kitaplarla ilgili karşılarına 2 farklı seçenek çıkıyor: Ya kitap ücretinin %15 fazlası kadar Max Para veriyoruz yada ücret iadesini yapıyoruz.Bunu kullanıcılarımızın kendileri seçebiliyor. Bildiğiniz gibi bir günlük sistemimiz, kişiye özel kitap tavsiye sistemimiz var. Bunun yanı sıra ortalama gönderilen 100 kargonun kaç gün kaç saatte kargoya verildiğini göstererek müşterilerimize ortalama ne kadar beklemeleri gerektiğini gösterebiliyoruz.
Yazarları takip edebiliyorsunuz.Yazar ve yayınevi sayfalarında bir yazarın hangi konularla ilgili olduğunu görebiliyorsunuz. Günlük hizmetimiz ile kullanıcılar beğendikleri kitapları günlüklerine ekleyebiliyorlar. Max Puan sayesinde ilginç bir oylama sistemimiz bulunmakta..Kullanıcılar kitapları günlüklerine eklerken verdikleri puanları aynı zamanda kitaba,yazara ve yayınevine veriyorlar.Yani basılmış bir kitapla ilgili herkes puanlamada sorumlu tutuluyor.Örneğin elif şafak’ın puanı kitaplarından gelen puanın ortalamasıdır.Yada Pegasus yayınevinin puanı basılan kitaplarına verilen puanların ortalamasıdır. Maxkitap yazılımı bunlar gibi birçok şeyi içine kapsıyor.
İlginiz için tekrar teşekkür ederim.


Online Satış Sitesi Yapmak İsteyenler İçin Sonuç

Röportajdan da anlaşıldığı gibi tasarımcıdan önce çok iyi bir yazılımcıya gerek var. Daha sonra akıl başında bir tasarımcı ve çalışkan bir sosyal medya uzmanı gerekiyor. Web sitesi için hayalimdeki ekip bu şekilde. Tabi bir de bunun deposu, dağıtımcısı, kargocusu, muhasebecisi var. Yabancı dilde kitap satacaksanız gümrük işin içine giriyor. Kitaptan gümrük vergisi alınmıyor ancak pahalı oluyor, e-kitabı daha ucuz. Depo stok sorunu yaşamak istemiyorsanız yayınevlerine yakın bir muhitte ofis açmanız ekonomik bir çözüm, tabii bu küçük ofis için olası tek bir adres var o da İstanbul Cağaloğlu.
Herkese kolay gelsin umarım faydalı bir yazı olmuştur.

Not (2017.06.21): Kitap satış sektöründen uzaklaştığım için artık bu konuda soruları cevaplamıyorum. Okuduğunuz ve ilginiz için teşekkür ederim.

1 Temmuz 2017 Cumartesi

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET

KARANLIĞIN ELLİ TONU (FIFTY SHADES of DARKER) by E.L. JAMES


Ruhu yaralı genç girişimci Christian Grey'in karanlık sırlarının yıldırdığı Anastasia Steele, ilişkilerine son noktayı koyup bir yayınevinde çalışmaya başlar.
Ama Grey'e duyduğu karşı konulmaz çekim hâlâ etkisini sürdürmektedir. Grey yeni bir teklifle gelince ona karşı koyamaz. Nihayet her şey daha iyiye gidiyor gibi göründüğü sırada birden geçmişin hayaletleri ortaya çıkar. Anastasia, sorunlu, hırslı ve talepkâr Elli Ton'un sinir bozucu geçmişi hakkında, tahminlerinin çok ötesinde şeyler öğrenir ve ilişkileri bir kez daha tehdit altına girer.
Grey içindeki şeytanlarla savaşırken, Ana da hayatının en önemli seçimini yapmak zorunda kalır.
Ve bu kararı tek başına vermelidir...

Ait olduğu üçlemenin ikinci kitabıdır.

Spoiler içerebilir dikkat!

 En önemlisi, yetişkin kitabıdır!!


Dumanım tütüyor…. Keşke diğer kitabı da çıkmış olsaydı da elimin altında hemen devam etseydim. Birkaç gün nasıl bekleyeceğim şimdi.

Evet, bu kitabı ilk kitaba göre daha sevilesi, güzel, romantik, komik ve daha keyif verici buldum. İlk kitapta saçımı başımı yolmuştum. Bunda yapmadım demiyorum ama daha azdı. Ana ile Christian arasında yaşananlar öyle güzeldi ki sinirlenecek ne vardı. Elena denen sokak faisesi kılıklı uyuz dışında :S

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET

Şimdi ayrıldıktan sonra neler oldu bir bakalım.
Ama ondan önce ilk bölümü Christian’ın ağzından okuduğumuzu söyleyip bir güzel özendireyim okumayanları :)  Neyse, kızımız ayrılınca işe gidip geliyor, normalce yaşıyor gibi görünse de içinde ne fırtınalar kopuyor. Depresyonda ve kilo veriyor –fifty’nin onu böyle gördüğü andaki tepkisini okusak yürek dayanmaz. Ama tabi bu fazla sürmüyor, çünkü yahşuhlumuz kızımızdan ayrı kalamıyor ve ikinci bir şans istiyor. Üstelik de Ana’nın  istediği normal ilişki modunda ^.^  Daha ne olsun, di mi? Kızımızda fırsatı görüyor ve kabul ediyor. Ondan sonra her şey toz pembe geçmiyor ama ettikleri kavgalara göre gayet iyi bir ilişki yaşıyorlar. Gerçi o kavgalar daha çok birbirleriyle uzlaşma amaçlı ve benim oldukça hoşuma giden bir yön. Önceki kitapta çekingen olan kızımızın bu kitapta özgüveni yerine geliyor. Yani korktuğu fifty’sine kafa tutuyor ve ımm… daha seksi oluyor sanki. Tabi bunda, sevgili Christian’n da payı büyük. Ana’yı bir kez kaybetti ve ikincisine dayanamaz, bu yüzden bencilliği ve körlüğünü bir tarafa bırakıp kızımızı anlamaya, iyileşmeye başlıyor. Bunun en iyi kanıtı da bence “kalpler-çiçekler-tek diz üstü-hakim tarzı evlilik teklifi” Evet, doğru okudun. Evlenme teklif ediyor ama kızımızın cevabı dışında diğer ayrıntılar son kitaba kalıyor.

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET


Tabi kitabımız hep böyle lay-lay-lom hop-tiri-nay-nom havasında geçmiyor. Kitabın başlarından başlayıp büyük bölümüne yayılan bir sorunumuz var ki sormayın. Sevgili yakışıklı Hakim beyimizin kafayı sıyrık eski itaatkarı elinde silah sokaklarda ve kimse ne amacı var bilmiyor ama çiftimizi baya gerip korkutuyor. Sorun çözülüyor ama çözülme kısmı beni deli eden, kudurtan ve gözlerimden ateş saçtıran bir yer oldu. Konuya girip de tekrar sinirlenmeyeceğim. Tabi, tek sorun bu değil. Biz de sorun mu yok? Ana’n patronu Jack pisliğin teki çıkıyor. Kızımızın üvey babasına buradan selam çakıyorum, çünkü sayesinde Ana, Jack denen o pislikten kendini kurtarıyor. Bu kadarla kalsa gene iyi. Christian’n baş belası, yelloz pislik Elena cadısı kızımızı iki de bir “konuşmamız gerek, konuşalım” tarzı mesajlarla taciz ediyor. Ana hepsinde de reddediyor ve bunu Christian’a söylese de olayın çözülmesi skandal tarzda bir drama sahnesine kalıyor. Yani sonlara kadar bir çözüm beklemeyin. Gerekirse unutun kadını yoksa sinirden kanser olur çıkarsınız. Vakalar böyle ama asıl okunması gereken, okudukça okumanızı getiren bölümlere hiç girmiyorum. Orası sizin alıp okumanız ve kendi cennetinizi bulmanız gereken bir konu…öhömm.

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET

Kitapta çiftimiz dışında sürüsüyle insanı da okuyoruz. Kate ve Elliot çiftini sonlara kadar görmüyoruz, tatildeler malum. Kitabın sanırım ortalarında Kate’in kardeşi olan, başka bir yakışıklı geliyor. Onu da biri kapıyor ama söylemem. Okuyup bulun. Jose’yi de görüyoruz, unutmadan ;) Sonra bir ara bir davet oluyor. Bay ve bayan Grey çifti hayır için düzenliyor. Orada da Dr.Flynn ve yaşlı Travelyan çiftiyle tanışıyoruz.Hatta davette Ana öyle bir şey yapıyor ki, bir ara katıksız bir "OHA!" diyorum. Her zaman ki Ana işte.

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET

 Bir dakika, bir dakika! Nasıl unuturum. Sanırım bir ara yakışıklımız ölüyordu. Gözleriniz pörtledi di mi? Biliyorum okuduğumda ben de öyle oldum. Hatta en sonunda okurken “kimi okuyoruz dediğiniz” bir kısım olacak. Yoksa o katilimiz mi? Tanıyor olabiliriz? Ayrıntılar kitaba ;)

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET

İç tanrıça gene kitabı keyiflendiren bir karakterdi. Bana Hilary Duffy'n bir zamanlar oynadığı "Lizzi Mcguire"ın iç sesini anımsatıyor. O da bunun gibi deliydi :) Ahhh…. Daha çok şey yazarım ama okuma isteğiniz kaçmasın. Bence yeterince şey okudunuz. Şimdi düşündüm de ilk kitapta böyle değildim. Okudum, bitti ve “ortalama bir kitap işte” demiştim. Şimdi ise ışıklar saçıyor gözlerim, ellerim son kitabı arıyor. Yani olur ki benim gibi ilk kitabı normal bulan ya da beğenmeyen olur. Bence ikincisini de bir okuyun daha sonra karar verin. Size nacizane vedamı kitabın sık kullanılan bir sözüyle yapıyorum:

GRİNİN ELLİ TONU ÖZET

                  GRİNİN ELLİ TONU ÖZET


Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı…
Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak

Ruhu yaralı genç girişimci Christian Grey’in karanlık sırlarının yıldırdığı Anastasia Steele, ilişkilerine son noktayı koyup bir yayınevinde çalışmaya başlar.

Ama Grey’e duyduğu karşı konulmaz çekim hâlâ etkisini sürdürmektedir. Grey yeni bir teklifle gelince ona karşı koyamaz. Nihayet her şey daha iyiye gidiyor gibi göründüğü sırada birden geçmişin hayaletleri ortaya çıkar. Anastasia, sorunlu, hırslı ve talepkâr Elli Ton’un sinir bozucu geçmişi hakkında, tahminlerinin çok ötesinde şeyler öğrenir ve ilişkileri bir kez daha tehdit altına girer.

Grey içindeki şeytanlarla savaşırken, Ana da hayatının en önemli seçimini yapmak zorunda kalır.

Ve bu kararı tek başına vermelidir…

***
GRİNİN ELLİ TONU ÖZET
GİRİŞ

Geri gelmişti. Annem ya uyuyordu ya da yine hastaydı.
Mutfaktaki masanın altına saklanıp kıvrıldım. Parmaklarımın arasından annemi görebiliyordum. Kanepede uyuyordu. Eli yapış yapış yeşil halıya düşmüştü. Adamın ayağında parlak tokalı kocaman çizmeler vardı ve annemin tepesine dikilmiş bağırıyordu.
Anneme bir kemerle vurdu. Kalk! Kalk dedim! Rezil kaltak. Rezil kaltak. Rezil kaltak. Rezil kaltak. Rezil kaltak.
Annem hıçkırığa benzer bir ses çıkardı. Dur. Lütfen dur. Annem çığlık atmıyordu. Kıvrılıp tortop oldu, küçücük kaldı.
Parmaklarım kulaklarımda, gözlerimi yumdum. Ses kesildi. Adam döndü ve mutfağın içinde gümbürdeyen çizmelerini gördüm. Kemer hâlâ elindeydi. Beni bulmaya çalışıyordu.
Tepeme dikilip sırıttı. Pis kokuyordu. Sigara ve içki.
Demek buradasın, seni küçük bok.

Ürpertici bir feryatla uyandı. Tanrım! Ter içinde kalmıştı ve kalbi deli gibi çarpıyordu. Bu da neydi böyle? Yattığı yerden hızla doğruldu ve başını ellerinin arasına aldı. Siktir. Geri geldiler. Ses bendim. Sakinleşmek için derin nefesler alarak ucuz burbon ve Camel sigaralarının kokusunu zihninden ve burun deliklerinden atmaya çalıştı.

BÖLÜM BİR

Christian’sız Üçüncü Gün’ü ve işteki ilk günümü atlatmayı başarmıştım. İş, hoş bir avuntu olmuştu. Zaman, yeni yüzler, yapılacak işler ve Bay Hyde karmaşasında akıp gitmişti. Bay Jack Hyde… Masama yaslanırken, bana gözlerinde ışıltılarla gülümseyerek bakıyordu.

“Kusursuz bir iş çıkarmışsın, Ana. Harika bir takım olacağımızı düşünüyorum.”

Nasıl olduysa, dudaklarıma gülümseme benzeri bir biçim vermeyi başardım.

“Sizin için de uygunsa çıkıyorum,’’ diye mırıldandım.

“Elbette, beş buçuk oldu. Yarın görüşürüz.”

“İyi akşamlar, Jack.”

“İyi akşamlar, Ana.”

Çantamı aldım, ceketimi üzerime geçirdim ve kapıya yöneldim. Seattle’ın akşamüstü havasından derin bir nefes aldım. Nefes, göğsümde cumartesi sabahı açılan, kaybımın acı verici anımsatıcısı boşluğu doldurmanın yakından bile geçmedi. Otobüs durağına başım önde, gözlerim ayaklarımda, aklım sevgili, yaşlı Kaplumbağam Wanda’da ve Audi’de yürüdüm.

Hemen bu düşünceyi kafamdan attım. Hayır. Bunu düşünme. Elbette yeni bir arabaya gücüm yeterdi; güzel, yeni bir arabaya. Yaptığı ödemede aşırı cömert davranmış olmasından şüpheleniyordum ve bu şüphe ağzımda buruk bir tat kalmasına neden oluyordu. Derhal bu düşünceyi zihnimden attım ve beynimi olabildiğince uyuşuk ve boş kıvama getirmeye çalıştım. Onu düşünemezdim. Tekrar ağlamaya başlamak istemiyordum… Hele de sokağın ortasında.

Ev boştu. Kate’i özlemiştim; onu Barbados’ta bir kumsalda, soğuk bir kokteyl yudumlarken hayal ettim. Boşluğu doldursun ve yalnız olmadığım hissi uyandırsın diye düz ekran televizyonu açtım, ama ne dinliyor ne de izliyordum. Boş gözlerimi tuğla duvara sabitledim. Uyuşmuştum. Acıdan başka hiçbir şey hissetmiyordum. Buna daha ne kadar katlanmam gerekecekti?

Kapı zili beni sıkıntımdan uyandırdı. Yüreğim tekledi. Kim olabilirdi ki? Diafonun düğmesine bastım.

“Bayan Steele için teslimat.” Sıkkın, metalik sesin cevabı, bütün bedenimin hayal kırıklığıyla sarsılmasına neden oldu. Umursamaz adımlarla alt kata indim ve karşımda sakızını ses çıkararak çiğneyen, kucağında büyük bir karton kutuyla ön kapıya yaslanmış, genç bir adam buldum. İmza karşılığı teslim aldığım paketle yukarı çıktım. Kutu büyük ve şaşırtıcı derecede hafifti. İçinde bir düzine uzun saplı, beyaz gül ve bir kart vardı.

İşteki ilk günün için tebrikler. Umarım iyi gitmiştir.
Ve planör için de teşekkür ederim. İnce bir düşünceydi.
Çalışma masamın en güzel köşesinde yer buldu.
Christian

Bilgisayarda yazılmış karta bakarken, göğsümdeki boşluk daha da genişledi. Asistanının gönderdiğine hiç şüphe yoktu. Büyük olasılıkla Christian’ın bu çiçeklerle pek alakası olmamıştı. Düşüncesi bile acı vericiydi. Gülleri inceledim, çok güzeldiler, çöpe atmaya kıyamadım. Görev bilinciyle, vazo bulmak için mutfağa yürüdüm.

Böylece bir döngü gelişti: uyanma, iş, ağlama, uyku. Daha doğrusu, uyumaya çalışmak. Ondan rüyalarımda bile kaçamıyordum. Gri yakıcı gözleri, kaybolmuş görüntüsü, parlak bakır rengi saçları, hiçbiri bana rahat vermiyordu. Ve müzik… çok fazla müzik… Artık müzik dinlemeye tahammülüm yoktu. Ne pahasına olursa olsun müzikten kaçınmaya özen gösteriyordum. Reklamlardaki jingle‘lar bile, içimi ürpertiyordu.

Annem ve Ray de dâhil olmak üzere, hiç kimseyle konuşmamıştım; şu aralar havadan sudan sohbet edecek halde değildim. Hayır, konuşmak bile istemiyordum. Kendi içime kapanmıştım. Hiçbir şeyin yetişmediği, ufkun bile kasvetli olduğu, harap, savaşla yakılıp yıkılmış ülkeye. Evet, ben buydum, işyerinde profesyonel iletişim kurmayı başarabiliyordum, ama hepsi o kadardı. Annemle konuşursam daha da fazla kırılacağımı biliyordum ve benden geriye kırılacak hiçbir şey kalmamıştı.

Yemek yemekte zorluk çekiyordum. Çarşamba günü öğle saatinde bir kâse yoğurt yemeyi başardım ve cuma gününden beri yediğim ilk şey bu oldu. Önceden çok hoşlanmadığım latte ve kola sayesinde sağ kalmıştım. Ayakta kalmamı sağlayan kafeindi, ama beni geriyordu.

Jack tepeme dikilmeye, canımı sıkmaya, özel sorular sormaya başlamıştı. Ne istiyordu ki? Nezaketimi koruyordum, ama onu kendimden uzakta tutmam gerekiyordu.

Oturdum ve ona gönderilmiş bir yazışma yığınını taramaya başladım. Basit angaryaların kafa dağıtıcılığı hoşuma gidiyordu. E-postamın uyarı sinyali öttü, hemen kimden geldiğini kontrol ettim.

Lanet olsun. Christian’dan bir e-posta. Ah, hayır, burada olmaz… İş yerinde olmaz.

*

——GRİNİN ELLİ TONU ÖZET————————————
Kimden: Christian Grey
Konu: Yarın
Tarih: 8 Haziran 2011 14:05
Kime: Anastasia Steele

Sevgili Anastasia,
İşyerinde rahatsız ettiğim için beni affet. Umarım iyi gidiyordur.
Çiçeklerimi aldın mı?

Yarın arkadaşının sergi açılışının olduğun farkındayım ve bir araba alacak zamanının olmadığından eminim. Yol uzun. Arzu edersen, seni götürmekten büyük memnuniyet duyarım.

Haber verirsin.

Christian Grey
CEO, Grey Şirketler Topluluğu

*

Gözlerim yaşardı. Telaşla masamdan kalktım ve kendimi kabinlerden birine atmak için yıldırım hızıyla tuvaletlere gittim. José’nin sergisi. Tamamen unutmuştum ve gideceğime söz vermiştim. Lanet olsun. Christian haklıydı. Oraya nasıl gidecektim?

Elimi alnıma götürdüm. José neden aramamıştı ki? Şöyle bir düşününce, neden hiç kimse aramamıştı? O kadar dalgındım ki, cep telefonumun sessizliğinin farkına bile varmamıştım.

Siktir! Kelimenin tam anlamıyla aptalın tekiydim. Çağrıları BlackBerry’ye yönlendirmiştim. Lanet olsun. Çağrılarımı Christian alıyordu, tabii eğer BlackBerry’yi fırlatıp atmadıysa. E-posta adresimi nereden bulmuştu acaba?

Ayakkabı numaramı bile bildiğine göre e-posta adresimin ona sorun çıkaracağını pek sanmıyordum.

Onu yine görebilir miydim? Buna dayanabilir miydim? Onu görmek istiyor muydum? Gözlerimi yumdum, keder ve özlem içimi yakarken başımı arkaya attım. Elbette istiyordum.

Belki de… Belki de ona fikrimi değiştirdiğimi söyleyebilirdim… Hayır, hayır, hayır. Bana acı vermekten zevk alan ve beni sevemeyen biriyle birlikte olamazdım.

Acı veren anılar zihnimde belirmeye başlamıştı. Planör, el ele tutuşmalarımız, öpüşmemiz, küvet, nezaketi, esprileri ve karanlık, düşünceli, seksi bakışı. Onu özlüyordum. Beş gün olmuştu. Bana sonsuzluk kadar uzun gelen acı ve sıkıntı dolu beş gün. Geceleri ağlamaktan bitap düşerek; çekip gitmemiş olmayı, onun farklı olabilmesini ve birlikte olmamızı dileyerek uyuyakalıyordum. Beni allak bullak eden bu korkunç duygu daha ne kadar sürecekti? Bu Araf’ta kalma halim daha ne kadar sürecekti?

Dağılmamak için, kollarımla kendimi sıkıca sardım. Onu özlüyordum. Onu gerçekten özlüyordum… Onu seviyordum. Bu kadar basitti.

Anastasia Steele! İştesin. Güçlü olmalıydım, ama José’nin sergisine gitmek istiyordum ve içimdeki mazoşist için için Christian’ı görmek istiyordu. Derin bir nefes alıp tekrar masamın başına döndüm.

*

———GRİNİN ELLİ TONU ÖZET———————————
Kimden: Anastasia Steele
Konu: Yarın
Tarih: 8 Haziran 2011 14:25
Kime: Christian Grey

Merhaba Christian,
Çiçekler için teşekkürler. Çok hoşlar. Evet beni götürürsen sevinirim.

Teşekkürler.

Anastasia Steele
Editör, Jack Hyde’ın Asistanı, SBY

*

Telefonumu kontrol edince, çağrıların hâlâ BlackBerry’ye yönlendirilmiş durumda olduklarını gördüm. Jack toplantıdaydı; kısa bir konuşma için José’yi aradım.

“Merhaba, José, benim, Ana.”

“Merhaba, yabancı.” Sesi o kadar sıcak ve hoştu ki beni tekrar uçurumun kıyısına getirmesi an meselesiydi.

“Çok konuşamam. Yarın sergin için kaçta orada olmalıyım?”

“Geliyorsun yani?” Heyecanlanmışa benziyordu.

“Evet, tabii ki.” José’nin yayvan sırıtışını düşününce, yüzüm beş gündür ilk defa samimi bir gülümsemeyle kaplandı.

“Yedi otuz.”

“Görüşürüz, o zaman. Hoşça kal, José.”

“Hoşça kal, Ana.”

*

————GRİNİN ELLİ TONU ÖZET——————————
Kimden: Christian Grey
Konu: Yarın
Tarih: 8 Haziran 2011 14:27
Kime: Anastasia Steele

Sevgili Anastasia,
Seni saat kaçta alayım?

Christian Grey
CEO, Grey Şirketler Topluluğu

*

——GRİNİN ELLLİ TONU ÖZET————————————
Kimden: Anastasia Steele
Konu: Yarın
Tarih: 8 Haziran 2011 14:32
Kime: Christian Grey

José’nin sergisi 19:30′da başlıyor. Saat kaçta almayı öneriyorsun?

Anastasia Steele
Editör, Jack Hyde’ın Asistanı, SBY

*

———GRİNİN ELLLİ TONU ÖZET———————————
Kimden: Christian Grey
Konu: Yarın
Tarih: 8 Haziran 2011 14:34
Kime: Anastasia Steele

Sevgili Anastasia,
Portland bayağı uzak. Seni 17:45′te alayım. Seni görmek için sabırsızlanıyorum.

Christian Grey
CEO, Grey Şirketler Topluluğu

*

———GRİNİN ELLLİ TONU ÖZET———————————
Kimden: Anastasia Steele
Konu: Yarın
Tarih: 8 Haziran 2011 14:38
Kime: Christian Grey

O zaman görüşürüz.

Anastasia Steele
Editör, Jack Hyde’ın Asistanı, SBY

*

Ah, Tanrım. Christian’ı görecektim. Keyfim beş gündür ilk kez bir gıdım da olsa arttı ve kendime onun ne durumda olduğunu düşünme izni verdim.

Beni özlemiş miydi? Büyük olasılıkla benim onu özlediğim kadar özlememiştir. Yeni bir itaatkâr bulmuş muydu acaba? Düşünce o kadar acı vericiydi ki aklımdan derhal attım. Jack için ayıklamam gereken yazışma yığınına baktım ve Christian’ı aklımdan bir kez daha uzaklaştırmaya çalışarak işe koyuldum.

O gece yatakta bir sağa bir sola dönüp durarak uyumaya çalıştım ve ilk kez, uykuya ağlamaktan yorgun düşerek dalmadım.

Zihnimde Christian’ın yüzünü, evden ayrılırken gördüğüm son haliyle canlandırdım. Acı çeken ifadesi aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Gitmemi istemediğini hatırlıyordum; tuhaftı. Olaylar böyle bir çıkmaza girmişken, neden kalacaktım ki? İkimiz de kendi sorunlarımızdan kaçıyorduk: Ben, cezalandırılma korkumdan, o ise… Onunki ne korkusuydu? Sevme korkusu mu?

Yan dönüp yastığıma sarılırken güçlü bir hüzünle dolmuştum. O sevilmeyi hak etmediğini düşünüyordu. Neden böyle hissediyordu ki? Yetiştirilme tarzıyla bir alakası olabilir miydi? Biyolojik annesiyle, şu uyuşturucu bağımlısı fahişeyle? Düşüncelerim, bana sonunda kesintili ve bitkin bir uykuya daldığım sabahın erken saatlerine kadar bir an rahat vermedi.

Gün bitmek bilmiyordu ve Jack her zamankinden daha kibardı. Nedeninin Kate’in mürdüm eriği rengi elbisesi ve dolabından çaldığım yüksek topuklu siyah pabuçları olmasından şüphelensem de, fazla kafa yormadım. İlk maaş çekimle kıyafet alışverişine çıkmaya karar vermiştim. Elbise üzerime bol geliyordu, ama farkında değilmişim gibi davranıyordum.

Sonunda saat beş otuz oldu ve sinirlerimi yatıştırmaya çalışarak ceketimi ve çantamı aldım. Onu göreceğim!

GRİNİN ELLLİ TONU ÖZET

EL JAMES GRİNİN ELİ TONU SERİSİ

Grinin- Karanlığın ve Özgürlüğün Elli Tonu Bitti...


GRİNİN ELLİ TONU ÖZET

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET
ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU ÖZET

nedense bu üç kitaplık seri için ayrı ayrı yazmak değilde tek post yazmak istedim :) malum çok konuşulan kitaplar ve ben ilk grinin elli tonunu diğer kitapları almadan okuyup beğenmezsem diğer kitapları almam diyerek elime almıştım ..





Baskı Yılı:2012
Sayfa Sayısı:576
Dili:Türkçe
Yayınevi:Pegasus


Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı... Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak.

Edebiyat ögrencisi olan Ana Steele, genç girişimci Christian Greyle röportaj yapmaya gittiğinde son derece çekici, zeki ve sinir bozucu bir adamla karşılaşır. Toy ve masum Ana, bu adama duyduğu arzu karşısında şaşkına döner ve adamın gizemli doğasına rağmen ona yakınlaşma arzusuyla yanıp tutuşur. Ananın güzelliği, zekâsı ve özgür ruhuna direnemeyen Grey de onu istediğini kabul eder, ancak şartları vardır...

Greyin sıra dışı erotik istekleri karşısında şoka uğayan ama bir yandan da heyecana kapılan Ana tereddüde düşer. Büyük başarısına rağmen -çokuluslu şirketleri, uçsuz bucaksız serveti ve sevgi dolu bir ailesi vardır- Grey şehvete esir olmuş ve hükmetme hırsı olan bir adamdır. Çift, cüretkâr ve tutkulu bir fiziksel ilişkiye yelken açarken, Ana, Christianın karanlık sırlarını ve kendi gizli arzularını keşfeder.


GRİNİN ELLİ TONU ÖZET

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET
ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU ÖZET

Baskı Yılı:2012
Sayfa Sayısı:704
Dili:Türkçe
Yayınevi:Pegasus

Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı...

Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak.

Anastasia Steelein ne istediğini bilen, göz alıcı iş adamı Christian Greyle tanışması, her ikisinin de hayatlarını geri dönülmez biçimde değiştiren şehvetli bir ilişkinin kıvılcımını çakmıştır. Christianın sıra dışı zevkleri karşısında şoka uğrayan, ondan hem hoşlanan hem de korkan Ana, daha derin bir bağlılık istiyordur. Onu yanında tutmaya kararlı olan Christian, bunu kabul eder.

Şimdi her şeye sahiptirler; aşk, tutku, yakınlık, servet ve sonsuz olasılıklarla dolu bir dünya. Ana, Greyi sevmenin kolay olmayacağını ve beraberliklerinin her ikisinin de tahmin edemeyeceği zorluklar getireceğinin her zaman farkında olmuştur. Anastasianın kendi benliğinden ve bağımsızlığından ödün vermeden Greyin yaşam stiline uyum sağlamayı öğrenmesi, Greyinse kontrol dürtüsünü aşması ve kendisini altüst eden fırtınaları arkasında bırakması gerekmiştir.

Ama geçmişle hesapları henüz kapanmamıştır. Tam her şeye sahip gibi göründükleri bir anda, talihsizlik ve kader bir araya gelip Ananın en korkunç kâbuslarını gerçeğe dönüştürür...

en başta şunu söylemeliyim ki bu kitaba ne +18 yeter ne de erotik denmesi. bu kitabın üstünde kocaman bir +22 falan olmalı bence. bu nedir arkadaş herşey açık açık anlatılmış. yazar hanım ev hanımı sıkılmış olacak ne yapsam ne yapsam demiş oturmuş bu kitapları yazmış

şimdi içinizden bazılarının e bu kitabın erotik kitap olduğunu biliyordun ne diye aldın okudun o zaman okumasaydın dediklerin duyar gibiyim :)


evet ben de bunu kendime sormadım değil :) ama kitabın hikayesi klasik ve herkesi kendine çeken bir hikaye olduğu için ki zengin oğlan fakir kız masalı okumaya devam ettim :)


ilk kitapta karakterlerimi Christian ve Ana'nın karşılaşmaları ve Christian'ın farklı cinsel eğilimleriyle bol bol haşır neşir oluyorsunuz. öyle ki bazı yerleri atlayarak okudum ben midem kaldırmadı sanırım (tamam bunları bile bile okudum)

2. kitap terkedilen Christian'ın ve Ana'nın çektiği acılarla başladı ve birinci kitaba göre daha az cinsellik ve daha çok aksiyon vardı

3. kitap tam kırılma noktasıydı diyebilirim. tüm düğümler ve sorular 3. kitapta çözüme ulaştı.

GRİNİN ELLİ TONU ÖZET

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET
ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU ÖZET


kitapla ilgili görüşüme gelince Christian çoğu kadının isteyeceği gibi zengin ve sevdiğini sürekli kontrol altında tutmaya çalışan bir adam. bu kitabın bu kadar çok satılmasının bundan kaynaklandığını düşünüyorum. kadın okuyucuların çoğu  bir Christian Grey karakterini hayalinde yaşatıyordur eminim. bu zengin oğlan fakir kız masalı da tabi ki ayrı bir boyut.


neyse demeye çalıştığım şu ben bu seriyi o kadar açık cinselliğine rağmen çok sevdim. 3. kitabı bitirirken üzülmedim desem yalan olur, karakterlerden ayrılmak istemedim bir türlü ve daha sonra okuduğum kitapta Christian olsa ne yapardı demeden duramadım. kitaba fazla ön yargılı olmadan okursanız siz de bir anda kendinizi ikinci kitabı elinize almış bulacaksınız ona göre :)

GRİNİN ELLİ TONU ÖZET

KARANLIĞIN ELLİ TONU ÖZET
ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU ÖZET

Tanıtım:
Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı...
Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak.
Anastasia Steele'in ne istediğini bilen, göz alıcı iş adamı Christian Grey'le tanışması, her ikisinin de hayatlarını geri dönülmez biçimde değiştiren şehvetli bir ilişkinin kıvılcımını çakmıştır. Christian'ın sıra dışı zevkleri karşısında şoka uğrayan, ondan hem hoşlanan hem de korkan Ana, daha derin bir bağlılık istiyordur. Onu yanında tutmaya kararlı olan Christian, bunu kabul eder.
Şimdi her şeye sahiptirler; aşk, tutku, yakınlık, servet ve sonsuz olasılıklarla dolu bir dünya. Ana, Grey'i sevmenin kolay olmayacağını ve beraberliklerinin her ikisinin de tahmin edemeyeceği zorluklar getireceğinin her zaman farkında olmuştur. Anastasia'nın kendi benliğinden ve bağımsızlığından ödün vermeden Grey'in yaşam stiline uyum sağlamayı öğrenmesi, Grey'inse kontrol dürtüsünü aşması ve kendisini altüst eden fırtınaları arkasında bırakması gerekmiştir.
Ama geçmişle hesapları henüz kapanmamıştır. Tam her şeye sahip gibi göründükleri bir anda, talihsizlik ve kader bir araya gelip Ana'nın en korkunç kâbuslarını gerçeğe dönüştürür...


Fifty Shades serisinin üçüncü ve son kitabıdır.
Yetişkin içeriklidir!
Spoiler içerir!

Tamam serinin birinci kitabı orta halliydi ama ikincideki çıkışa ve çok iyi olmasına da böyle haksızlık yapılmaz ki! Yazar 3'ü hiç yazmasa ve ikinciyi birazcık uzatıp güzel bir son yapsa daha iyiymiş. Kitap baştan sona tam bir hayal kırıklığı oldu benim için.

Kitap, çiftimizin balayında olduğu zamanda başlıyor.
Ve uzun süre bu balayı sahneleri ile devam ediyor. Evlenmeyle kaçırdığımız birçok anıyı Ana'nın güneşlenme vb. durumlarda uyuklaması ve bu sırada geri dönüşler yaşaması ile elde ediyoruz. Balayıları ise yat gezisi yaparak Avrupa'yı dolaşmaları oluyor.

Daha sonra balayı biter ve iş hayatları başlar. Gerçi Christian sık sık çalışmamasını istese de kızımız taviz vermez. Sonuç olarak hayat devam eder ama Christian'nın onun için ileriye dönük süprizleri vardır. Hem de kızımızın hiç hoşlanmayacağı şekilde.

Uzun süre boyunca devam eden bu fazla mutluyuz tablosuna gölge takip edilmeleri ve hala açığa kavuşmamış sırlar yüzünden gölge düşer. Üstelik Ana'nın bir ara söz dinlemezliği yüzünden hayatının kurtulması da vardır. Bu gölgenin adı Jack Hyde'dır. Kitap boyunca yazar bize gizem uynadırmak ve neden yaptığını merak ettirmek istemiştir. Tamam, değişiklik ve heyecan yaratmak istemiş ama açıklamaları bana yetersiz geldi. Hele de anlamsızca takipler ve çoook iyi gibi korunan, şifresi olan bir daireye çıkması neydi öyle. Tüm bunların nedenini saymıyorum bile. Bunların hepsi bende hayal kırıklığı yarattı. Okurken çok kez keşke üçüncü kitabı yazmasaymış dedim.
Bir başka sorunda Ana'nın hamile olması ile geliyor. Bay CEO bunu duyunca deliriyor ve hoopp soluğu Elena'da alıyor. Neymiş birden aydınlanma yaşamış ve konu kapanmış.

Bu kadar şeyden sonra sonunda toparlar belki demedim değil. Son kısımları okurken iyi gidiyordu aslında. Kitap boyunca normal olayların (dans, sevgi gösterileri, konuşmalar...) sürekli kesilip yiyişmeleri sinir bozucuydu. Daldığın bir büyüyü bozuyorlardı. Son kısımda bu yoktu. Okurken zevk aldım bu yüzden...daha doğrusu alıyordum ki kadın kitabı pat! diye kesiverdi. Doğurmuş, ikinciye hamileymiş, oğlun ne kadar tatlıymış felan ama sadece bunlar. Hiç diğer karakterler hakkında bilgi yok. Hele ben en çok Mia Ve Ethan konusunu merak etmiştim. Kitap boyuncu bir iki parça bilgi aldığımız gibi sonunda da onlara ne olduğunu hiç bilmiyoruz. En sonunda Christian'ın bakış açısından iki bölüm var. Onlar eğlenceliydi ve kitap biter.

Kitapta olaylar o kadar kesik kesikti ki insan kitaba dalamıyor bile. Sorunları desen evlilik öncesi de vardı ve birçoğu halledilmişti ama yazar evlendikten sonra o konuları tekrar tekrar deşerek oldukça sıkıyor. Madem böyle uzunca işleyecekti neden evlilik öncesi işlemedi ki!
Sinir olduğum kısım -her zamanki gibi- haklı ya da haksız Ana'nın Christian karşısında kendini ezim ezim ezdirmesi oldu. O öyle yaptıkça ben de dişlerimi sıkıp kitabı fırlatmamak için kendimi tuttum.
Keşke sık sık okuyup zevk aldığımız "iç ses ve tanrıça" yok denecek kadar az olmasaydı. Zira kitaba hem komiklik katıyordu hem de okuma isteğini arttırıyordu.

Kitabın benim için tek iyi yanı sonunda tam bir aile olarak normal bir hayat sürdükleri bir günün anlatılmasıydı. Haa bir de bebeği Christian'nın da kabullenip sevdiği zamanlardı.

Bir serinin daha sonuna geldik.
Keşke adam gibi bitseydi de ikiyi aratmasaydı.
Alıp almamak size kalmış ama bence ikinci kitabıyla hatırlamak daha mantıklı.
Bir dahaki buluşmaya kadar kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın!




ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU ÖZET

Özgürlüğün Elli Tonu - Kitap Özeti



 ÖZGÜRLÜĞÜN ELLİ TONU

Ve Elli Ton Serisini son kitabi olan Özgürlüğün Elli Tonu ile seriyi tamamlamis bulunuyoruZzz:)

Açikcasi bu kadar tartismadan oturu yayinini yapmaktan cekiniyordum :)) nedenler malumm:))

Kendi kisisel fikrimin disinda (edebi tartismalara girmeden:)) konuya girelimm:))


Ana ile Grey aski malum Karanligin Elli Tonunda(ikinci kitap) evlenme arifesinde birakmistik:)) Kahramanlarimiz sonunda muratlarina eriyorlar ve aile icerisinde sade bir toren ile evleniyorlar:)) Dugunden sonra (ki bu kisimda yazar hayalgucunu konusturmus uÇakta ilk gece felan:)) balaylarina doogru uzun bir yolculuga cikiyorlar:)) İlk durak Londra olmak uzere Fransa ve civarlarinda guzel bir suru güzel anilarla yolculuklari devam ediyoor:)) Oldukça mutlularr :)


Hersey bu kadar guzelmi dioruz ama basliyor Ana ile Grey arasinda bir soyadi tartismasi:) Tartismasiz bir Turk oldugundan suphelendigim Grey tabiki soyadimi alacaksin derken:)) o canim soyadinin nimetlerinden faydalanmak istemeyen Ana kabul etmiyor:)) al ise  ilk tartisma:)) Bu arada Ana ' nın düğün hediyesinin çalıştığı firma olduğunuda belirtmek isterim. :) Ama tabi buda onlar için bir tartışma konusu :) Ana'nın kafasını bazen çok merak ediyorum neyse,

Aradaki ufak tefek detaylari atlayarak devam ediyorum ki( bu detaylar Grey ve Ana ile ilgili olunca hic ufak kalmasada:)) ikinci kitabin sonunda kanimizi donduran Jack bu kitapta beni sinir etti sinir :@ kizi kacimaya calismalar yok evlerine girmeler derken Grey'in zirvede olan korumaciligi artik rakip tanimiyor:)) Bu kısımları sevmiiş olabilirim :)

Asil bomba haber ise (haZirmisinizzz:)) Ana HAMİLEEE:)) evet beni cok sevindiren bu habere tabiki Grey havalara ucarak tepki vermiyor tahmininiz uzere:/ ana ogrendiginin aksami yemek sirasinda haber veriyor baba elliton'a:))

Kitabin bu yerlerinde Grey Elliton resmen feminist damarimi azdirdi:/ hakikaten icimde firtinalar koparak ve sinirlenerek okudum... erkekler istediginde cok gicik olabiliyorlar ne yazikki... Tanri bu konuda Grey Elliton'u butun erkeklerle ayni yaratmis:)) ( bu bi ilk olabilir tabi;))

Ana ile Grey'in hezimetle biten aksam yemeginin ardindan Bay Elliton'un Bayan Robinson ile bulusup(karsilasip) sarhos olup eve gelmesi iliskilerini daha iyi bir yere tasimiyor tabiiii...:@

Bu arada güze bir dedikodu haberi sıkıştırıyım :) Kate ile Elliot evleniyorlarr :)

Neyse bu bölümlere kil olduğumdan çok bahsetmek istemiorum:))

Sonuca hizlica gelirseeek... Bizim takintili obsesif herif bozmasi Jack, bakti Ana'ya yaklasamiyorrr Git sen Mia'yi kacir:/

Neyse, işyerinde telefonu çalmaya başlayan Ana telefonu acip Mia ile konusmayi beklerken, karşısında Jack i bulunca şok oluyor tabi... Jack diorki "Mia yi canli gormek istiyorsaan 5 Milyon dolar ile geliceksin kimseye birsey soylemiceksin yoksa ölür..." Kızımızı aldımı bir telaş, hemide hamile :)

Burada kesecegim (kitaplarin sonunu anlatmamak gibi pis bir huyum var:)) guzel bir son kitapdi, bol bol entrika, macera, feminizm ve aşk vardi tabikiii..Bazı kısımlarında ciddi olarak Mr. Grey 'e sinir olsamda güzeldi.

Mia kurtuldu mu?, Ana ne yapti? Kurtarmaya mi gitti ki yoksa aralarindaki soguk savasa ve küs geçen günlere rağmen Grey i mi aradi?( Grey şehir dışında bu arada:)Bütün bunlar olurken bebekimize ne oldu? Hepsi soru tabi:)) Serinin takipcisi çok alin okuyun diorum:)) ( Eleştirilere kulak tıkayıp, çok konuşulan bir kitap olarak meraktan yani:)) keyifli bir seriyi daha bitirmenin hakli gururunu ve buruk hüznünü yaşayarak yayinimizi burada kesiyorum:))

Sorularınıza her zaman açık olduğumu belirterek, okuyan arkadaslarin yorumlarini bekliyorumm...

Sevgilerle

26 Haziran 2017 Pazartesi

Deniz Sekinin Yeni Kitabı Denizin Dibi Özeti

                             Deniz Seki Denizin Dibi Kitabı Özeti







Büyük bir emek ürünü olan Deniz Seki Mutluluğa Söz Verdim yapıtını pdf ya da e kitap olarak indirmek istediğinizin farkındayız. Fakat bu roman 2017 yılı basım olduğundan hernüz hiç bir platformda kendisine yer edinememiştir. Ancak eseri en yakın kırtasiye ya da kütüphaneden temin ederek okuyabileceğinizi asla unutmayınız. Peki sanatçı bu eserde bizlere neler anlatıyor ? Merak edenler için hemen bu konuya açıklık kazandıralım. Yazar mahkum edildiği günleri ve hapishanede yaşadıklarını ve hissettiklerini son derece sade bir dille okuruna aktarmaktadır. Çok seveceğiniz eminiz.



“Kendinizi karanlık bir denizin fırtınalarıyla boğuşurken bulduğunuzda, satırlarım size ışık olsun ve umudun hiç bitmediğini hatırlatsın istiyorum.”







Deniz Seki ilk kitabı Deniz’in Dibi’ni kendi topraksız Zincirlikuyu’su olan cezaevinden yazdı. Bolca gözyaşının ardında yaşadığı o karanlık günlerini anlattı. Yazdıkları bir dibe iniş öyküsüydü, ama denizin dibi hâlâ güzel, hâlâ pırıl pırıldı. Şimdiyse Mutluluğa Söz Verdim ile o kör kuyuda bile umudunu hiç kaybetmeden engin bir deniz olup nasıl taştığına tanık olacaksınız.




"Birlikte olduktan, birbirimize güvendikten sonra hepimiz on kaplan gücündeyiz. İtiraf ediyorum, ben aslında Kızılmaske'yim. Süper kahramanlığı bırakmış değilim. İsteseniz de emekli olamıyorsunuz. Yorucu ama heyecanlı bir iş. Sigortası yok ama ne yapalım. Buradayım diye size yardım edemem sanmayın. Mesela 'Fantom Deniz' diye seslenin, ben gelir bulurum sizi. Belki de bir şarkım koşar imdadınıza..."
-Deniz Seki-

Mutluluğa Söz Verdim; bir sanatçının, her şeyden önce aşka aşık, müziğe aşık bir kadının karanlıktan ışığa uzanan hikayesi…


Yaşamın değerini daha iyi anlamak, nefes aldığın her dakikaya şükretmek için dibi görmek gerek belki de... 

Deniz Seki'den mektup var! Deniz'in topraksız Zincirlikuyu'su olan cezaevinde kaleme aldığı kitabında, yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen umudunu kaybetmeyen bir Deniz Seki ile karşılaşacaksınız… Zümrüdü Anka kuşu misali küllerinden yeniden doğacağı günü bekliyor. Geçici bir ayrılık olan bu süreçte yaşadıklarını, kalbinden dökülenleri ve yeni şiirlerini Deniz'in Dibi'nde bizlerle paylaşırken onu düşünen herkese en içten dilekleriyle selam ediyor.






 Deniz Seki’nin cezaevinde yazdığı kitap “Deniz’in Dibi.”



Tek söyleyebileceğim, kitap “damardan”.

Tamamen içeriden, kalpten yazılmış. 4 defterden oluşuyor. Belli bir kurgusu yok. Günlükler, notlar, sayıklamalar, içeriden hikâyeler, aslında içeride yaşadığın hayatın ta kendisi. Ama tamamını okuyunca Deniz’e her zamankinden daha yakın hissediyorsunuz. Süsleme yok, püsleme yok; kadın, zaten şarkı sözü yazarı, işi duygular, yaşadığı duyguları alıp karşımıza dikmiş.

Beni fena sarstı.

“Hayat, yaşamak için kısa. Beklemek için uzundur” diye başlıyor.

“Bugün, benim kara kışımın başlangıcı. Ama biliyorum ki, kapkara kışlar geçse bile, bütün kışlar, bir gün yaza döner. Bundan 6 sene önce de şimdi geri
döndüğüm yerdeki hayatlar donmuş, saatler durmuş, insanlar buza dönmüştü. Hâlâ öyle. Topraksız Zincirlikuyu’dayım...

“Sevgili okur, başı sonu belli bir hikâye değil bu kitapta sana anlatacaklarım. Yaşam gibi sürekli değişiyor ruh halim, duygularım. İçinde boğulduğum soru yağmurlarından, ağlama duvarından içim sızım sızım.

“Anlatacaklarım ‘Deniz’in Dibi’ni gösterecek sana. Şimdi beni okuyacaksın, kitap gibi açacağım kalbimi sana...


“Ezan okunuyor. Dinlemek, beni ve buradaki herkesi rahatlatıyor. Hapishane, bir yerde ibadethane. Allah’la dertleşip, ilahi adalete teslim olduğumuz, içimizi, tam anlamıyla salya sümük, ona akıttığımız tek yer. Buradan sonrası da zaten toprağın altı. Boşuna, “Burası topraksız Zincirlikuyu” demiyorum, aynen öyle...

Deniz Seki cezaevinde kitap yazdı: ‘Deniz’in Dibi’

3 GÜNDE 175 MEKTUBA CEVAP YAZIYOR

Türkiye’nin dört bir yanından mektuplar geliyor. Bir mektup komitesi oluşturmuşlar. Mektupları okuyorlar, ayrıştırıyorlar. Deniz de oturup cevap yazıyor. 3 günde 175 mektuba cevap yazdığı oluyor. Haftada iki günü mektup yanıtlayarak geçiyor.



AL BU MENDİLİ SİL GÖZYAŞLARINI SEVGİLİM

Nişanlısı Faruk geldiğinde, karşılıklı ağlıyorlar. Hatta kitapta şöyle bir bölüm var; görüşmedeler, arada cam var, ağlarken Deniz, cebinden peçeteyi çıkarıp, “Al aşkım, sil gözyaşlarını” diye Faruk’a uzatıyor. O anın sihrinde, arada cam olduğunu unutup. Sanki peçeteyi uzatabilecek ona dokunabilecek... Sonra göz göze geliyor, karşılıklı susuyorlar.

"Birlikte olduktan, birbirimize güvendikten sonra hepimiz on kaplan gücündeyiz. İtiraf ediyorum, ben aslında Kızılmaske'yim. Süper kahramanlığı bırakmış değilim. İsteseniz de emekli olamıyorsunuz. Yorucu ama heyecanlı bir iş. Sigortası yok ama ne yapalım. Buradayım diye size yardım edemem sanmayın. Mesela 'Fantom Deniz' diye seslenin, ben gelir bulurum sizi. Belki de bir şarkım koşar imdadınıza..."
-Deniz Seki-

Yaşamın değerini daha iyi anlamak, nefes aldığın her dakikaya şükretmek için dibi görmek gerek belki de...

Deniz Seki'den mektup var! Deniz'in topraksız Zincirlikuyu'su olan cezaevinde kaleme aldığı kitabında, yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen umudunu kaybetmeyen bir Deniz Seki ile karşılaşacaksınız… Zümrüdü Anka kuşu misali küllerinden yeniden doğacağı günü bekliyor. Geçici bir ayrılık olan bu süreçte yaşadıklarını, kalbinden dökülenleri ve yeni şiirlerini Deniz'in Dibi'nde bizlerle paylaşırken onu düşünen herkese en içten dilekleriyle selam ediyor.